KOÇLUĞUN SİHİRLİ DÜNYASI MASAL
Çocukluk dönemimde hep bir köyde büyümeyi hayal ederdim. Sanırım 4 yaşımdaydım ve babam eve bankanın hediyeleriyle gelmişti. Annem, hediyelerden bazılarını çok beğendi. Bense elime belki de en ucuz olanı almıştım. Bir kül tablası ama bence sıradan bir eşya değildi. Üzerinde bir köy evi çizimi vardı. Anne yufka açıyor, baba saz çalıyor, kız çocuğu da kardeşinin beşiğini sallıyordu…
Benim için muhteşem bir hediyeydi. Sanki bankacılar, benim hayalimi anlamışlar ve bize bu değerli hediyeyi vermişlerdi. Ne komik ki bizim evde sigara içilmezdi. Yine de 70’li yılların geleneğine uyulur, kibarlık olsun diye evde misafirler için sigara bulundurulurdu ve tabii ki kül tablaları…
Annem, sonraki yıllarda kül tablasını bana verdi. Benim için ne kadar önemli olduğunu biliyordu. 6 yaşına gelesiye kadar her gün anneme soruyordum;
- Anne, biz köye taşınır mıyız?
- Belki taşınırız.
- Ne zaman taşınırız?
- Yakında…
6 yaşına kadar her gün, günde 2 defa aramızda geçen konuşmaydı. Sonunda köye taşınmayacağımızı anladım ve sustum. Köye taşınmak niye önemliydi benim için? Çünkü babam, hava kararınca eve gelecekti. Karanlıkta çiftçilerin çalışmadığını anlamıştım. Babamsa, çok uzun saatler çalışırdı. Ben karanlıkta babasını bekleyen bir çocuktum. Bir de köylerde meddahların hikâye ve masal anlattıklarını öğrenmiştim. Bütün köy halkı, büyük küçük toplansak da o sihirli hikayeleri dinlesek, diye hayal kurardım.
Adile Naşit ile masal dünyası
Sihirli anlara, hep hayranlık duydum. Sonraları Adile Naşit’in masal anlatışıyla büyülendim. Ailemizde, masal anlatan bir büyük yoktu. Çok küçükken, anneannem, sağlığı yerindeyken birkaç defa masal anlatmıştı ama korkuyordum, perilerden, canavarlardan. Korkunç olmayan masallar da olmalıydı. Sonraları kendi kendime masal anlatmaya başladım. Bugüne kadar da kimselere söylemedim, bunu.
İlk adımda sihirli tozlar üzerimizdeydi
Sonra kızım doğdu. Sihirliydi… Her anımız masal ve sihir oldu… Kızım, büyüdü ama benim masala, sihre olan ihtiyacım dinmedi. Mezunu olduğum İzmir Özel Türk Koleji’nin duayen hocası İpek Deniz ile konuşuyorduk. Ege Üniversitesi Çocuk Hastanesi Kardiyoloji Servisi’nin baştan sona yenileme işini başarıyla tamamlamıştı. Çocuklar için 23 Nisan kutlama programı düşünüyordu. İçimden çocuklara masal anlatmak geçti. Sihirli tozlar, artık üzerimizdeydi…
Yazdığım masalın bir besteye ihtiyacı vardı. Yıllardır birlikte adım atmaktan mutlu olduğum değerli Sanatçı Alesker Abbasov, yazdığım sözleri besteledi, yine Alesker Abbasov’un yetiştirdiği öğrencim Mert Demir, notalara sesini verdi ve biz masalın sihirli dünyasına giriş yaptık.
Koç-Masal-Meddah Üçlemesi
Eğitim Koçluğu, çocuğun, gencin, kendini keşfetmesi ve yolunda sağlam adımlarla ilerlemesini sağlıyor. Masal da aynı yolu çiziyor bizlere… Hem de büyük küçük demeden, tıpkı köy meydanında toplananlara, hikayesini anlatan meddahların yaptığı gibi…
Son söz: Keşif yolculuğunda sihir zamanı başladı, dam dam dam, dum dum dum, dama dama dum!
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!